26. Şubat 2021

Mülteci barınma yerlerinde LGBTİ karşıtı şiddet: Alman federal eyaletlerindeki koruma konseptleri üzerine yapılan araştırmalar büyük eksiklikleri ortaya koyuyor

Son zamanlarda “Freiburger Zeitschrift für Geschlechterstudien” bilim dergisinde yayınlanan “Sofern besonderer Bedarf identifiziert wurde” (eğer özel ihtiyaçlar belirlenirse) başlıklı makale, Alman federal eyaletlerinin şiddete karşı korumasının, LGBTİ mültecilerin korunması söz konusu olduğunda sahip olduğu büyük eksiklikleri ortaya koyuyor. Yazarlar Alva Träbert ve Patrick Dörr, Mart 2019’da mevcut olan federal eyaletlerin şiddete karşı koruma konseptlerini, LGBTİ mültecilerin korunmasına yönelik asgari standartlar olarak federal düzeyde belirlenen önlemlerle karşılaştırdı. Öncelikle Almanya’daki mültecilerin barınmasından sorumlu olan 16 federal eyaletten sadece dokuzunun eyalet barınağı için böyle bir konsepte sahip olması dikkat çekicidir. Bu dokuz konseptte, ortalama olarak, LGBTİ mültecilerin korunmasına yönelik asgari standartlarda tanımlanan önlemlerin üçte birinden azı bulunabiliyor.

Bilimsel analizde asgari standart önlemlerin sadece %5’i ile, Saksonya eyaletinin koruma konsepti özellikle düşük puan alırken, Bremen eyaleti konseptinin, önlemlerin yarısından fazlasını kapsadığı görüldü. Ancak daha iyi korumaya acilen ihtiyaç duyuluyor: LGBTİ mülteciler özellikle barınma yerlerindeki şiddetin mağdurları ve bu nedenle AB Direktifi 2013/33/EU’ya göre Almanya’da haklı gerekçelerle özellikle savunmasız bir grup olarak kabul ediliyor. Bu nedenle, koruyucu önlemlerin sabit hale getirilmemesi – Träbert ve Dörr’e göre – Almanya’nın bu alandaki Avrupa yükümlülüklerini yerine getirmekte başarısız olduğu anlamına da geliyor. Koruma eksikliğinin ilgili insanlar üzerinde büyük etkileri var. Mülteci barınma yerlerindeki bireyler, ihtiyaçları hakkında konuşma cesaretini nadiren bulabiliyorlar. Bu anlamda temel olarak kişinin yaşadığı “outing” (kişinin, LGBTİ kimliğini çevre kişilere tanıtması) korkusu çok büyük ve menşe ülkede devlet ve toplumla yaşanan önceki deneyimler de genellikle çok kötü.

İki yazar, gerekli güven artırıcı önlemlerin alınmamasının yalnızca barınma yerindeki şiddete karşı etkili korumayı engellemekle kalmadığını belirtiyor. Ayrıca birçok mültecinin, sığınma prosedüründe anavatanlarında yaşadıkları zulmü bile ele alamamasına katkıda bulunuyor. Ekim 2020’den bu yana LSVD federal yürütme komitesinin de üyesi olan Patrick Dörr, “Bu nedenle, federal eyaletlerin nihayetinde LGBTİ mülteci korumasını, kendi koruma konseptlerine daha iyi yerleştirmeleri acilen gerekli,” ifadelerinde bulundu.